İnsan hak ve hukukunu başat değerler olarak öne çıkaran Birleşmiş Milletler’i, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nde samimiyetsizliği ve ikiyüzlülüğü bırakmaya davet ediyoruz. Dünya barışı ve insan haklarını korumak için kurulmuş tüm uluslararası kuruluşları, Gazze, Doğu Türkistan ve Sudan başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında yaşama hakları ellerinden alınan, eğitim ve sağlık gibi en temel haklardan mahrum bırakılan çocuklar için harekete geçmeye çağırıyoruz.
Dünya Çocuk Hakları Sözleşmesinin 20 Kasım 1989’da BM Genel Kurulunda kabulünün 36. yılında Dünya Çocuk Hakları Günü’nü anıyor, anlayarak idrak ediyoruz. Bu günü kutlayamıyor oluşumuz, kutlama kelimesinin birlikte bir sevinç, bir neşe paylaşımı içermesi sebebiyledir. Oysa modern dünyanın, dünya güçlerinin gözleri önünde özellikle de işgalci, katliamcı şiddete maruz kalan çocuklarımız adına sevinmeyi gerektirecek bir iyilik, güzellik göremiyoruz!
Sözüm ona her fırsatta insan hakları ve demokratik duyarlılığın başat değer olarak öne çıkarıldığı çağdaş dünyamızda, özel ilgi ve ihtimam gösterilmesi gereken çocuklarımız, tarihte eşi benzeri görülmemiş ilgisizliğe, baskılara, istismarlara, akla hayale gelmeyen zulüm ve katliamlara maruz kalmaktadır.
Artık mesele bir iki parlak kutlama cümlesi, sadece algı ve imaj oluşturmaya dönük birkaç görsel malzeme ve ekranlarda bir çeşni oluşturacak programlarla geçiştirilecek, gizlenecek hafiflikte değildir. Artık kimi vicdanları biraz olsun avutmak için düzenlenen bu yalanlara aklı başında kimsenin inandığı da yoktur.
Çocuklar, varoluşumuzun en saf, en masum, en günahsız timsalleri, değerleridir. Onlar bizim geleceğimizdir; gelecek umudumuz, yarınımızdır. Her türlü ilgiyi, sevgi ve şefkati, korunmayı, sağlıklı beslenmeyi, mutlu, güvenli yaşamayı hak ederler, etmelidirler. Bu asgari haklar, insan ve medeniyet anlayışının en temel, en vazgeçilmez şartıdır.
Genelde insana, özelde çocuklara karşı tutum ve yaklaşımınız sizin insanlık anlayışınızın, medeniyet seviyenizin ana göstergesidir. Bu bakımdan evvela çocukların ucuz iş gücü olarak ağır işlerde çalıştırılmasını, istismar edilmesini önlemek, sağlık hizmetlerine ve gıdaya erişimini temin etmek, bunun için hukuki zemin ve sosyal imkânlar oluşturmak maksadıyla evrensel ölçekte kabul edilen bu haklar sözleşmesi, son derece yerinde ve elzemdir; insanlığın asgari müştereki olmalıdır. Herkesin, her kurumun, her yönetimin buna riayet etmesi, insana, insanın en dokunulmaz yönüne hürmet ve bağlılığın gereğidir. Ancak insan hakları adına uygarlığın veya uygarlık adına insan haklarının geldiği nokta hiç de iç açıcı değildir. Maalesef bu iyi niyetli girişimler çıkar, hırs ve ihtirasları önünde hiçbir insani değer ve sınır tanımayan kapitalist ve siyonist zorbalar tarafından akim bırakılmış, geriye telafisi zor hüsranlar, hayal kırıklıkları kalmıştır. Zalimlerin hemen her konuda olduğu gibi bu konuda da ikiyüzlülüğü, samimiyetsizliği, sahteliği Gazze’de görülmüş, yaşanmıştır.
Sevgi, neşe ve şefkat dolu bir hayat yaşaması gereken çocuklar en öldürücü bombalarla, silahlarla Gazze’de paramparça edildiler, hâlâ da ediliyorlar. Daha yaşına bile girmeyen hatta hiçbir şeyden habersiz, anne karnında doğumunu bekleyen çocuklar katliama tabi tutuldular. Anne, baba, kardeş, bütün aileleriyle birlikte en feci ölümleri, aman vermeyen hastalıkları onlara mecburiyet, öldürmeyi kendine hak görmek nasıl bir vahşet psikolojisi, ne zalim bir ideoloji, ne alçak bir zihniyettir…
Bu vesileyle insanlığı, bu küresel canavarlığa karşı küresel bir vicdan örgütlenmesiyle karşı koymaya çağırıyoruz.
Eğitim-Bir-Sen olarak, başta yetimler olmak üzere çocuklarımızın daha iyi şartlarda yaşaması, eğitim imkânına kavuşması için elimizden geleni yaptık, yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Bütün çocuklarımıza kaygısız, huzurlu, umut dolu günler diliyoruz.