Haber
2025-05-15 16:31:21
ULUSLARARASI AİLE VE MEDYA SEMPOZYUMU'NUN İLK GÜNÜ TAMAMLANDI

Eğitim-Bir-Sen ile Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi iş birliğinde düzenlenen “Aile ve Medya: Dijital Çağda Küresel Perspektifler Uluslararası Aile Sempozyumu”nun açılış töreni; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, ASBÜ Rektörü Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Merkez Kadın Komisyonu Başkanımız Sıdıka Aydın ve ASBÜ İslami Araştırmalar Enstitüsü Kadın ve Aile Çalışmaları Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ayten Erol’un konuşmalarıyla gerçekleştirildi.

Memur-Sen Genel Merkezi'nde düzenlenen sempozyumda, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, siyaset, akademi, sivil toplum kuruluşu, medya dünyası ile farklı disiplinlerden uzmanlar ile üyelerimiz bir araya geldi. Dijital çağın aile yapıları üzerindeki etkilerini küresel ölçekte ele almayı amaçlayan sempozyumda, dijital medyanın aile yapısı üzerindeki yıpratıcı etkileri, mahremiyeti nasıl zedelediği ve toplumsal değerleri nasıl aşındırdığı gibi konular ele alındı.

 

Sempozyumun açılışında konuşan Bakan Göktaş, medyanın, toplum belleğini okullardan daha hızlı bir şekilde oluşturduğunu ve dönüştürdüğünü belirtti.

 

Bu anlamda medyanın çok güçlü olduğuna işaret eden Göktaş, ekranların ayna gibi olduğunu, orada ne gösterilirse toplumda yankı bulduğunu söyledi.

 

Ekranlarda aileye saygı varsa çocukların da o dili öğrendiğini kaydeden Göktaş, "Eğer dizilerde sevgi varsa gençler o sevgiyi arıyor. Ama şiddet varsa, yalnızlık varsa o da bulaşıcı oluyor. Bu nedenle aile hayatımızda da yeni sınamalarla karşı karşıya kalıyoruz." diye konuştu.

 

 

Göktaş, internet, sosyal medya ve dijital oyunlar nedeniyle aile içi iletişimin gittikçe zayıfladığını, annelik ve babalığın itibarsızlaştırıldığını ifade etti.

 

Dijital medya mecralarıyla küresel ölçekte cinsiyetsizleştirme gibi marjinal ideolojiler ve zararlı akımların topluma dayatıldığını belirten Göktaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

"Aile kurmayı gereksiz gören bu tür söylemler, toplumsal bağlarımızı zedeliyor. Televizyon ve internet yoluyla yayılan şiddet içerikleriyle mahremiyet ihlalleri ailelerde endişelere neden oluyor. Uzmanlar, kontrolsüz dijital bağımlılığın çocuklarda yalnızlık, depresyon ve davranış sorunlarını artırdığını vurguluyor. Bu yüzden medyayı sadece bir sektör olarak göremeyiz. Reyting kaygısıyla yapılan haberleri, programları, dizileri, izleme ve tıklama uğruna hazırlanan içerikleri görmemezlikten gelemeyiz."

 

- "Aileyi, dinamik ve genç nüfus yapımızı korumak için kurumsal yapımızı güçlendirdik"

 

Bakan Göktaş, medyanın bir kültür taşıyıcısı olduğunu ve bu taşıyıcının ailenin korunması yönünde bir araca dönüşmesini istediklerini anlattı.

 

Çarpıtılmış hayatlar yerine aileyi ayakta tutan hikayeler görmek istediklerini dile getiren Göktaş, teknolojinin sunduğu imkanların doğru kullanıldığında ailelere güç katabileceğini vurguladı.

 

Bakanlık olarak özellikle medyanın aileyi güçlendiren, değerleri koruyan ve toplumsal bütünlüğü destekleyen bir dille şekillenmesi için çalışmalar yürüttüklerini aktaran Göktaş, "Eğitim, farkındalık çalışmaları ve medya okuryazarlığı gibi kurduğumuz işbirlikleriyle aile odaklı, sorumlu ve bilinçli bir medyanın olması, doğru örneklerin çoğalması için gayret gösteriyoruz. Geçtiğimiz yıl bugün, yani 15 Mayıs Uluslararası Aile Günü'nde açıkladığımız Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planımız bu konuda en güçlü yol haritamızdır. Bu kapsamda aileyi, dinamik ve genç nüfus yapımızı korumak için kurumsal yapımızı güçlendirdik." ifadesini kullandı.

 

 

Yapımcılar, medya ve dijital platform temsilcileriyle sık sık bir araya gelerek içeriklerin toplum üzerindeki etkilerini ele aldıklarını vurgulayan Göktaş, RTÜK ile işbirliği içinde yürüttükleri çalışmalarla aile dostu yayıncılığı teşvik ettiklerini dile getirdi.

 

Bakan Göktaş, medya profesyonellerine yönelik eğitimlerle aile odaklı içerik üretimini desteklediklerini, çocuklar ve ebeveynler için eğitim programları düzenlediklerini ve uygulamalar hazırladıklarını aktardı.

 

"İlk Öğretmenim Ailem Mobil Uygulaması"nın bu çalışmalardan biri olduğunu söyleyen Göktaş, uygulamayla anne ve babalara, çocuklarını ilk kez kucaklarına aldıkları andan itibaren destek olduklarını kaydetti.

 

Aile Eğitim Programı ile aile içi iletişimi güçlendirdiklerini, sağlıklı ve bilinçli bir aile yapısını desteklediklerini belirten Göktaş, "Aile, geçmişten geleceğe uzanan köprümüzdür ve bu köprüyü güçlendirmek hepimizin sorumluluğudur. Ailelerimizin geleceğini inşa etmeye, onları her türlü riskten muhafaza ederek güçlü temeller üzerinde yarınlara taşımaya kararlıyız." değerlendirmesinde bulundu.

 

"Ailemiz istikbalimiz" ​​​​​​​

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Ailemiz istikbalimiz" cümlesini somut bir yol haritasına dönüştürmek gerektiğine dikkati çeken Bakan Göktaş, 2025 yılını "Aile Yılı" olarak ilan ettiklerini anımsattı.

 

Aile Yılı kapsamında ailelere ekonomik fayda oluşturmanın yanı sıra farkındalık oluşturacak faaliyetleri hayata geçirdiklerini hatırlatan Göktaş, şöyle devam etti:

 

"Sadece ülkemizde değil uluslararası düzeyde de aileyi güçlendirme politikalarının ve iyi uygulamaların paylaşılmasına öncülük etme fırsatı yakaladık. Önümüzdeki hafta gerçekleştireceğimiz Uluslararası Aile Forumu önemli bir toplantı olacak. Farklı ülkelerden bakanları, politika yapıcıları, uzmanları ve akademisyenleri bir araya getirerek aileyi koruma ve güçlendirme alanında küresel bir iş birliği zemini oluşturacağız.

 

 

Forum kapsamında gerçekleştireceğimiz panellerden biri de tam olarak 'Kurgu ile Gerçek Arasında: Kültür, Sanat ve Medyada Aile'. Bu panelde medya ve sanat yoluyla aile temsillerini, kültürel değerlerin aktarımını ve kurgunun gerçek hayat üzerindeki etkilerini tartışacağız. İki gün sürecek forum boyunca ortak sorunlara ortak çözümler arayacağız ve geliştireceğiz. Bu alandaki bilgi birikimimiz ve tecrübemizle etkin bir aile diplomasisini yürütmeye devam edeceğiz."

 

“İnsanın bozulmaması için aile yuvasının sıhhatini dert etmek zorundayız”

 

Ali Yalçın, konuşmasında, Türkiye’nin en büyük emek örgütü olarak 2025 Aile Yılı’nda, katılımcıları ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti ifade etti.

 

Memur-Sen olarak kuruldukları günden bu yana sadece emek ve ekmek için mücadele etmediklerini vurgulayan Yalçın, “Bu ülkenin tüm sorunlarını derdimiz, tüm değerlerini ilkemiz bildik. Bu bilinçle, her seferimizi değerlerle yürütüyor, her zaferimizi de değerlerimizle taçlandırmayı şeref biliyoruz.” ifadelerini kullandı.

 

 

Bugün de yalnızca ülkenin değil, yerkürenin en büyük sorununu konuşmak, tartışmak ve çözüm yolları bulmak üzere bir araya geldiklerinin altını çizen Yalçın, dijital çağın insani değerlerin üzerine bir tsunami gibi geldiği bu dönemde, “aileyi geleceğimiz” olarak gören ve bu ortak derdi paylaşan tüm katılımcılara teşekkür etti.

 

Yazar Tanpınar’ın “Cahilsen okur, öğrenirsin; geriysen ilerlersin; paran yoksa kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu, işte bunun çaresi yoktur” sözlerine atıf yapan Yalçın,  insanın toplumun bir ferdi, ailenin bir ürünü olduğunu vurguladı. Yalçın, bu nedenle, insanın bozulmaması için aile yuvasının sıhhatini dert etmek zorunda olduklarını söyledi.

 

“Aile korunsun derken bağımlılıkların kapısının eşiğinden girmediği, kadına şiddetin, çocuğa istismarın olmadığı aile yapısından bahsediyoruz”

 

Zamanın ve hayatın hızla değiştiğine dikkati çeken Ali Yalçın, bu değişimin aile kurumunu da etkilediğini belirtti.

 

Ailede birtakım dönüşümlerin yaşanmasını doğal karşıladıklarını ifade eden Yalçın, “Bu değişime kör değiliz, sağır değiliz; ama gelin görün ki ailede sadakat, mahremiyet, ülfet ve merhamet gibi temel değerler değişirse, değişimin ibresi gelişme değil çürüme olur ki maalesef bu konuda da ibre hayra alamet değil. Oysa aile bozulursa insan bozulur, aile bozulursa toplum bozulur, aile bozulursa insanlık yok olur. Hal böyleyken bu konuyu ne ertelemek ne de görmezden gelmek gibi bir lüksümüz yok.” ifadelerini kullandı.

 

 

Ailenin korunması gerektiğini vurgulayan Yalçın, bunun ancak sağlam bir hukuk zemini, güçlü sosyal destek sistemleri, iş-aile hayatı uyumu, eğitim ve bilinçle mümkün olabileceğini vurguladı.

 

Ancak hangi ailenin korunması gerektiğine de dikkat çeken Yalçın, “Biz aile korunsun derken, içinden kadın feryadı, çocuk çığlığı duyulan çarpık bir aile yapısını korumaktan bahsetmiyoruz. Biz aile korunsun derken içinde herkesin karnının doyduğu, bağımlılıkların kapısının eşiğinden girmediği, kadına şiddetin, çocuğa istismarın olmadığı aile yapısından bahsediyoruz.” dedi.

 

“Ya bir yol bulacağız, ya bir yol açacağız, ya da yolun ta kendisi olacağız

 

 Ali Yalçın, bu sorunları erteleyerek sorunları görmezden gelerek yol alınamayacağına işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

“Çünkü bugün aile hiç olmadığı kadar kırılgan, zayıf ve küresel lobilerin saldırısı altında. Çünkü medyasıyla, modasıyla, sapkın lobileriyle aile, hedefe alınmış durumda. Medya ise müthiş gücüyle, aileyi ifsatta çarpan etkisine sahip… bakıyoruz, gündüz kuşağı yayınlarında insan haysiyeti, kutsallar, aile mahremiyeti ve tüm değerler reytinge kurban ediliyor. Aile, suçun, ahlaksızlığın, pespayeliğin mekanı olarak anlatılıyor. Buna dur demezsek bir bakarız ki, sui misal emsal olur. Buna yeter demezsek bu rezillikler eskilerin deyimiyle önce meşhur sonra meşru olur. Sadece bu mu? Elbette değil. Bugün dijital medya, etkileşimleri artırmak için

yaşanan her kötülüğü ışık hızıyla yayıyor. Dijital platformlardaki dizilere alkol, uyuşturucu, sapkınlık kotası konuyor. Gençlerimiz, insanın hayvani yönüne yatırım yapan bu dizileri sadece izlemiyor, bu dizilerle terbiye ediliyor. Şimdi hal böyleyken insanı bozulmaktan kurtaracak bir reçete aramak zorundayız. Ya bir yol bulacağız, ya bir yol açacağız, ya da yolun ta kendisi olacağız.”

 

“O dönem ‘en az üç çocuk’ söylemini anlamayanlar acı gerçekle yüzleşiyorlar”

 

Kamu otoritesinin aile konusuna yaklaşımını olumlu bulduğunu ifade eden Yalçın, bu noktada bir hakkın teslim edilmesi gerektiğini vurguladı.

 

Türkiye’de aile meselesine doğru bir perspektiften yaklaşıldığını belirten Yalçın, yıllar önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dile getirdiği “en az üç çocuk” çağrısının yalnızca demografi sorununa işaret etmediğini aynı zamanda aile kurumunda değişen bir kültüre, çocuğu külfet gören anlayışa ve “çocuk olmasa da olur” diyen zihniyete karşı bir itiraz olduğunu söyledi.

 

O dönemde bu uyarının yeterince anlaşılmadığını kaydeden Yalçın, şöyle konuştu:

“O dönem bu söylemi anlamayanlar acı gerçekle yüzleşiyorlar.  Oysa bu tehdit ‘geliyorum’ diyordu. Yine bugünlerde yine Sayın Cumhurbaşkanımız yüksek sesle LGBT tehdidi konusunda güçlü bir tavır ortaya koyuyor. Bu tavır en az demografi kadar önemli, değerli. Bugün yine aynı çevreler bu tehdidi yok sayıyor, sapkın çevrelerin propagandasına borozanlık yapıyor. Açıkça söyleyeyim bu konu demografinin çok ötesinde insanlığın varoluşunu tehdit ediyor. Ben, küresel lobilerin baskılarına boyun eğmeden cesurca çıkış yapan, AİLE konusundaki duyarlılıklarını 2025 yılını Aile Yılı ilan ederek tüm dünyaya gösteren Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkürlerimi sunuyorum.”

 

Anayasa değişsin, Aile korunsun”

 

Ali Yalçın, Memur-Sen olarak ailenin Anayasal güvenceye alınması için ortaya koydukları çabayı yeniden hatırlatmak istediğini belirterek,

 

  • “Biz diyoruz ki; sapkın lobiler aile kurumunu içeriden çürütüyor. Biz diyoruz ki; sosyal medya şirketleri, moda sektörü, dizi ve film sektörü, dijital yayın platformları bu lobilerin elinde silaha dönüşmüş durumda.
  • Biz diyoruz ki; Anayasanın 41. Maddesine “Aile, kadın ve erkekten oluşur.” “Aile ilişkisinin temeli evliliktir” ifadeleri eklensin. Bu silahın namlusu aileye çevrilmişken, Anayasa değişsin Aile korunsun.“ ifadelerini kullandı.

 

Emek örgütü sendikacı olarak mücadele olmadan kazanım olmayacağını bildiklerini ifade eden Yalçın, “Bu yüzden aileyi korumak için mücadele etmemiz gerektiğini ailenin, maddi refahla olduğu kadar kültürel olarak da korunması gerektiğini biliyoruz. Çünkü biliyoruz ki; aileyi korumak kültürü, kültürü korumak da kültürün taşıyıcısı olan aileyi korumaktan geçiyor.” dedi.

 

Çalışma hayatını aileye daha duyarlı kılmak için Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş ile istişarelerde bulunduklarını belirten Yalçın,


 

“- Aile dostu çalışma yaşamından aile dostu vergilendirmeye,

 

­ Ücretli doğum izinlerinden kreş desteğine,

 

­ Aile bütünlüğünü koruyacak eş durumu tayin hakkından güvenceyi ihmal etmeden yarı zamanlı çalışmaya varıncaya kadar tüm sorunlarımızı beraber tartışıyor ve inanıyorum ki çözümleri de beraber bulacağız, bu konuda yalnız değiliz. Bu konudaki desteğini her fırsatta gördüğümüz Sayın Bakanımıza teşekkür ediyorum.” ifadelerini kullandı.

 

“16 yaş altına dijital platformlarda filtre getirilsin”

 

Memur-Sen ve Eğitim Bir Sen Genel Başkanımız Ali Yalçın, konuşmasında, 16 yaş altı çocuklara dijital platformlarda filtreleme getirilmesine ilişkin de yaptığı değerlendirmelerde,

“Neslin korunması konusunda 16 yaş altına dijital platformlarda filtre getirilmesi konusu son derece önemli. Kadın Komisyonu Başkanımız Sıdıka Aydın, bu konuyu gündeme taşıdı. Bunun önemli olduğunun altını çizmek isterim. Nesli korumadan geleceği inşa edemeyiz.” dedi.
 

 

“Müstehcen içerikler ve siber güvenlik tehditleri içeren dijital platformlar sıkı biçimde regüle edilmeli”

 

Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Merkez Kadın Komisyonu Başkanımız Sıdıka Aydın ise ailenin, sadece bireyin huzurunu değil milletimizin birliğini, geleceğimizi, medeniyetimizi ayakta tutan kök olduğuna işaret ederek,

 

“Bizler bu köklerin sağlam kalmasını, derinleşmesini, çocuklarımızın, gençlerimizin sağlıklı bireyler olarak yetişmesini görevimiz ve vicdani sorumluluğumuz  olarak görüyoruz. Ancak içinde yaşadığımız çağda bu kökler hiç olmadığı kadar farklı tehditlerle karşı karşıya. Dijitalleşen dünyada mesafeler kısalırken ne yazık ki kalpler arasındaki mesafe büyüyor. Artık çocuklarımızla bedenen aynı evdeyiz ama  ekranlar eliyle farklı dünyalarda yaşıyoruz. Sevgimizi, öfkemizi, üzüntümüzü bile dijital mecraların yönlendirdiği tepkilerle ifade etmeye başlıyoruz.” ifadelerini kullandı.

 

Türkiye’de bireylerin yüzde 85’inin internet kullandığını, her 10 kişiden 9’unun her gün en az bir sosyal medya platformuna girdiğini, çocuklarımızın daha konuşmayı öğrenmeden ekranların müdavimi olduğunu aktaran Aydın, Sağlık Bakanlığı verilerinin, 3 yaş altı çocukların yüzde 42’sinin her gün dijital ekrana maruz kaldığını, okul çağındaki çocuklarda bu oranın yüzde 90’lara ulaştığını gösterdiğine dikkati çekti.

 

Bunların sadece bir rakam olmadığını, her birinin ardında, ekran başında büyüyen çocuklarımızın, kaybolan göz göze bakışların, eksilen sarılmaların hikâyesinin bulunduğunu vurgulayan Aydın, Kadın Komisyonu olarak bu tabloyu büyük bir endişeyle ama aynı zamanda çözüm üretme azmiyle takip ettiklerini anlattı.

 

Medyanın artık sadece eğlence değil, aynı zamanda mahremiyetimizi, değerlerimizi, çocuklarımızın kişilik gelişimini tehdit eden bir güç haline de gelebildiğinin altını çizen Aydın, şöyle konuştu:

 

“Bağımlılık, yalnızlaşma, dijital zorbalık, şiddet, dezenformasyon, nefret söylemi, müstehcen içerikler… Bunlar sadece ekranda kalan sorunlar değil, doğrudan evimizin içine giren, aile bağlarımızı zedeleyen çok ciddi tehditlerdir. Bu nedenle diyoruz ki; Aileyi korumak sadece bireysel bir mesele değil, toplumsal bir sorumluluktur. Hepimizin ortak meselesidir. Bu noktada aile dostu dijital içeriklerin üretilmesi ve kamu eliyle desteklenmesi büyük önem taşıyor.

 

• Dijital platformlar kültürel değerlerimizi koruyacak şekilde denetlenmeli, bu alanlarda etik ve hukuki regülasyonlar etkin biçimde uygulanmalıdır.

 

• Ahlak dışı gündüz kuşağı yayınları, daha önce yayından kaldırılan evlilik programlarında olduğu gibi, toplumsal hassasiyetlerle uyumlu düzenlemelerle kontrol altına alınmalı ya da tümden yasaklanmalıdır.

 

• Çocuklarımızın sosyal medya kullanımı yaşa uygun sınırlandırılmalı, ebeveyn denetimi ve rehberliği güçlendirilmelidir.

 

• Medya okuryazarlığı eğitimleri sadece çocuklarımız için değil, ailelerimiz için de yaygınlaştırılmalıdır.

 

• Şiddet içerikli oyunlar ve dijital içeriklere karşı etkin hukuki tedbirler alınmalı, aynı zamanda dezenformasyon, nefret söylemi, müstehcen içerikler ve siber güvenlik tehditleri içeren dijital platformlar sıkı biçimde regüle edilmelidir. Tüm bu adımlar, hem ailemizin huzurunu hem de çocuklarımızın sağlıklı bireyler olarak büyümesini güvence altına almak için elzemdir.”

 

Sıdıka Aydın, sempozyumdan elde edecekleri sonuçları bir rapor halinde ilgili kurumlarla ve kamuoyuyla paylaşacaklarını belirterek, “Temennimiz; burada ortaya çıkacak görüş ve önerilerin, politika yapıcılara ışık tutması, ailelerimize umut olması, gençlerimize koruyucu bir kalkan sunmasıdır.” dedi.

 

“Medya okuryazarlığını ahlak temelli bir içeriğe kavuşturmalıyız”

 

ASBÜ Rektörü Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan da açılış konuşmasında aile ve medya üzerine değerlendirmelerde bulundu.

 

 

Sempozyumda dijital çağda aileyi korumaya yönelik çözüm önerilerinin ele alınacağını belirten Arıcan, “Üniversitemiz ve Eğitimciler Birliği Sendikası iş birliği ile ikinci aile sempozyumunu gerçekleştiriyoruz. Umarım üçüncüsüne doğru devam ederiz.” dedi.

 

Arıcan, tehdit altında olduğu artık ortak bir kabul olan aileyi korumak için;

 

* Medya okuryazarlığını ahlak temelli bir içeriğe kavuşturarak bunu artırabiliriz.

* ⁠Sosyal medya yerine yüz yüze iletişim teşvik edilerek aile içi pratiklerimiz geliştirilebilir.

* ⁠Ailenin bekası insanlığın bekasıdır.” değerlendirmesinde bulundu.

 

Sempozyumda, ASBÜ İslami Araştırmalar Enstitüsü Kadın ve Aile Çalışmaları Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ayten Erol aile ve medya üzerine mesajlarını katılımcılarla paylaştı.

 

Açılışın ardından oturumlar gerçekleştirildi

 

Sempozyumun açılışında Lübnan Trablus Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Rafaat Muhammed Raşid Al-Mikati, “Entellektüel Gündemin Öne Çıkanları: Çağdaş Medyada ‘Aile’ Kavramını Çarpıtmak” başlıklı konferans verdi.

 

 

“Dijitalleşen Dünya ve Değerler” başlıklı AK Parti Kayseri Millevekili Ayşe Böhürler’in moderatörlüğünde düzenlenen ilk oturumda ise dijital çağda medyanın aile yapısı üzerindeki etkileri çok yönlü olarak ele alındı.

 

AK Parti İstanbul Milletvekili Doç. Dr. Hulki Cevizoğlu, Dijital Çağda Medyanın Aile Üzerindeki Sosyolojik, Psikolojik ve Felsefi Etkileri” başlıklı konuşma yaptı.

 

Muhammed V Üniversitesi İslam Düşüncesi Ve Aile Çalışmaları-Değerler ve Hukuk Aile Araştırmaları Merkezi Başkanı (Fas/Rabat) Prof. Dr. Khadija Moufid ise “Drama and the role of  media in the family” başlıklı konuşmasında  medya içeriklerinin aile üzerindeki etkilerini değerlendirdi.

 

Kadın Sağlıkçılar Eğitim ve Dayanışma Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Selma Özkan, “Medyada LGBT Propagandasına Karşı Bilimsel Bir Yaklaşım: Dünya ÇAKOP Tecrübesi” başlıklı sunum gerçekleştirdi.

 

Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Güvenlik Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Hatice Altunok, “Kamu Politikası Çerçevesinde Aile, Medya ve Devlet” konulu sunum yaptı.

 

Sempozyumun açılışında Lübnan Trablus Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Rafaat Muhammed Raşid Al-Mikati, “Entellektüel Gündemin Öne Çıkanları: Çağdaş Medyada ‘Aile’ Kavramını Çarpıtmak” başlıklı konferans verdi.

 

Emekli Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç konuşmasında, aile ve medya kavramı ilişkisinin toplumsal etkilerine dikkati çekti.

 

 

Sempozyumun ikinci oturumu “Dijital Medya ve Ebeveynlik” temasıyla Öğretim Üyesi Gazi Doğan’ın moderatörlüğünde yapıldı.

 

Oturumda, dijitalleşmenin aile yapısı üzerindeki etkileri çeşitli yönleriyle ele alındı.

 

Prof. Dr. Hasan Hüseyin Taylan, “Dijital Bağımlılıklarda Ailenin Rolü” başlıklı sunumunda, aile içi etkileşimin dijital bağımlılıkları önlemedeki önemini vurguladı. 

 

Prof. Dr. Fatma Arpacı ve Doç. Dr. Ömer Faruk Cantekin'in “Dijital Bir Tehdit Olarak Sanal İlişkiler ve Aile” başlıklı bildirilerinde ise dijital platformların aile içi ilişkileri nasıl dönüştürdüğü tartışıldı. 

 

Oturumun bir diğer sunumu olan “Medyada Kadın ve Anne Figürüne Yönelik Algı Yönetimi: Dinî-Ahlâkî Değerler Işığında Bir Analiz” başlıklı bildiri ise, Yüksek Lisans Öğrencisi İlayda Kozik ve Doç. Dr. Ayten Erol’in ortak çalışması olarak medya temsillerinin toplumsal değerlerle olan ilişkisini mercek altına aldı.

 

Hukuk, kamu yönetimi, psikoloji, sosyoloji, çocuk gelişimi, siber güvenlik ve İslami İlimler gibi farklı alanlardan uzman isimlerin sunumlarıyla gerçekleştirilecek sempozyumda katılımcılar dijitalleşme süreciyle dönüşen aile yapıları, kültürel ve toplumsal değişimler, medya araçlarının etkileri ve çözüm önerilerini paylaşma fırsatı bulacak. 

 

40’dan fazla bildirinin sunulacağı sempozyumda, şu konu başlıkları öne çıkıyor:

 

🔹 Hukuk ve Kamu Yönetimi Alanında:

1.    Sosyal Medyada Büyüyen Çocukların Unutulma Hakkı

2.    Çocuk Hakları İhlali ve İstismar Alanı Olarak Sosyal Medya

3.    Paylaşılan Anne-Baba Eylemlerine Karşı Türk Medeni Kanunu Kapsamında Çocuğun Kişilik Hakkının Korunması

4.    Kamu Politikası Çerçevesinde Aile, Medya ve Devlet

 

🔹 Psikoloji, Sosyoloji, Sağlık, Çocuk Gelişimi, Siber Güvenlik ve Sosyal Güvenlik Alanlarında:

1.    Kadınların Estetik Müdahale Kararlarında Medyanın Rolü

2.    Çocuklarda Sosyal Medya Bağımlılığının Nörososyolojik Açıdan İncelenmesi

3.    Modern Bireyden Postmoderniteye: Aile Yapısının Dönüşümü

4.    Dijital Çağda Aile Sistemi

5.    Medyada LGBT Propagandasına Karşı Bilimsel Bir Yaklaşım

6.    Dijital Çağ Çocukların Medya Tüketim Alışkanlıkları ve Aile İçi İletişim

7.    Televizyon Dizileri ve Gündüz Kuşağı Programlarının Aile Üzerindeki Etkisi

8.    Sosyolojik Açıdan Yapay Zeka ve Aile

9.    Ebeveynlik ve Dijital Medya

10.   Dijital Ebeveynlik Yetkinlikleri: Ebeveynlere Yönelik Teknoloji Rehberliği Modeli

11.    Aile Mahremiyeti ve Veri Güvenliği: Dijital Platformlarda Aile Verilerinin Korunması

 

🔹 İslami Bilimler Alanında:

1.    Dijitalleşen Din ve İnanç Esasları Bağlamında Ortaya Çıkan Yeni Sorun Alanları

2.    Aile İçindeki Rolleri Değiştirmek İçin Medyanın Kullanılması

3.    Sosyal Medyada Üretilen Dini İçeriklerin Gençlerin İnançları Üzerindeki Etkisi

4.    Evanjelik Medyada Aile ve Yansımaları

 

Sempozyumda yarınki oturumlar, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Sezai Karakoç Konferans Salonu’nda gerçekleştirilecek. 

Haberin Galerisi

MEMUR-SEN
KONFEDERASYONU
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ
SENDİKASI
Zübeyde Hanım Mahallesi Sebze Bahçeleri Caddesi No:86
Altındağ - Ankara / TÜRKİYE
Tel : 0.312 231 23 06 Faks : 0.312 230 65 28
ebs@ebs.org.tr
Copyright © Eğitim Bir Sen