Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda alınan kararla 29 Kasım günü, 1978’den beri her yıl ‘Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü’ olarak kutlanmaktadır. Bu kararın üzerinden 47 geçmesine rağmen o günden bu yana Filistinliler her geçen gün daha fazla işgale, hak ihlaline, işkenceye, sürgüne, yokluğa, yıkıma, kıyıma, katliama, özetle zulmün artarak devam eden her çeşidine maruz kalmıştır, kalmaya da devam etmektedir.
Filistin halkı kendi toprağında, kendi vatanında tarihte eşi benzeri görülmedik bir mağduriyet yaşamaktadır. Egemen batılı devletler, özellikle ABD ve siyasal birliğin en üst kurumu olarak Birleşmiş Milletler, başından beri olup bitenlere ya sessiz, seyirci kalmış veya İsrail lehine, Filistin aleyhine bir oyalama ve geçiştirme taktiği uygulamıştır.
İsrail, BM’nin hiçbir kararını da uyarısını da dikkate almamış, insan haklarını ve barışı ihlal etmeyi vazgeçmediği bir alışkanlığa dönüştürmüştür. Terörü, hukuk tanımazlığı, saldırganlığı siyaset tarzı olarak sürdüren İsrail’e hemen hiçbir sınırlayıcı yaptırım uygulanmazken, bırakın Filistinlilerin mağduriyetine çözüm bulmayı, bu yönde iyi niyet izharının bile olmaması, BM merkezli olarak dünya düzeninin siyonist işgal ve yapılanmayı sağlamak maksadıyla kurulmuş olduğunu düşündürmektedir.
Osmanlı’nın dağılmasından sonra bölgede adalete, hakkaniyete, huzura dayalı denge yıkılmış, özellikle Sykes-Picot Anlaşması ve Balfour Deklarasyonu ile birlikte siyonizm bölgeye zehirli bir hançer gibi saplanmış, kanser hücresi gibi yerleştirilmiştir. O günden bu yana Filistin toprakları soykırımcı İsrail tarafından kaba ve kanlı bir şekilde işgal edilmiştir.
Normal insanın tahammül ve dayanma sınırını aşan zulüm, işgalle, sürgünlerle, hapis ve yıldırmalarla, öldürme ve katliamlarla sürmüş, buna mukabil Filistin’in onurlu insanları asla teslim olmamış, direnişlerinden vazgeçmemişlerdir. Batılı emperyalistler, hususen ABD yönetimi ve yöneticileri tarafından kayıtsız şartsız desteklenerek şımartılıp cesaretlendirilen İsrail siyonistleri, Ramallah’tan Gazze’ye; bütün Filistin’de Sabra Şatilla, Deir Yasin, Cenin, Şucaiyye’ye kadar birçok yerde ve mülteci kamplarında kitlesel katliamlar yapmış, yapmaya da devam etmektedir.
Gazze’de iki yılı aşkın bir zamandır dünyanın gözleri önünde süren soykırım ise insanlıktan çıkmış siyonist vahşeti ve çağdaş dünyanın aşağılık, ikiyüzlü, sahte medeniyet anlayışını bir kez daha göstermiştir. Bu katliamda bütün Gazze baştan sona en ağır, en öldürücü silahlarla bombalanmış, 20 binden fazlası çocuk olmak üzere 70 bine yakın Filistinli şehit edilmiş, 170 bini aşkın Filistinli ise yaralanmıştır. İkinci dünya savaşı da dâhil, hiçbir savaşta hiçbir toplum ve hiçbir yer bu kadar ağır bombardımana uğramamıştır.
Gazze’de aralıksız iki yıl süren katliamdan sonra ateşkese varılmıştır. Ateşkese rağmen katil İsrail 10 Ekim’den beri 347 kişiyi şehit etmiştir. Gazze’nin onurlu insanları yalnız ve yardımsız bırakılmalarına rağmen tarihin şahit olduğu en aşağılık, en şedit zulüm karşısında diz çökmemiş, destanlaşan dayanma, dayanışma ve direnişle bütün dünyaya izzetli bir varoluşun dersini vermiştir.
Eğitim-Bir-Sen olarak, bir gün değil her gün Filistin’in yanındayız. Desteğimiz ve mücadelemiz, siyonist işgal bitinceye, zulüm son buluncaya, başkenti Kudüs olan özgür, bağımsız, egemen Filistin devleti kuruluncaya kadar sürecektir.
Yaşasın özgür Filistin, kahrolsun siyonizm!