Yazı
Yazar : Ali YALÇIN
81450 Görüntülenme
Sendikacılığın Öğretmeni Erol Battal
Ali YALÇIN

Kıdemli şube başkanımızdı… Sanırım Ahmet Yurtman o gün aramızda yoktu ve bize onun ağabeylik etmesi gerekiyordu. İstanbul’da beş şube başkanının en yenisi bendim. Onu izlemeye almıştım. Makamına girdiğimiz kudretli bir bürokratın yakasına doğru işaret parmağını uzatarak, “Sen çift rozetli bir adamsın” diye çıkışmış, adeta sana güvenmiyorum demişti. Bürokrat gülerek cevap verirken, ‘bana haksızlık yapıyorsun’ edasındaydı ama haksızlık yapmadığına yeni şube başkanı olarak ben de emindim. Erol Bey’i sevmiş ve “işte bu” demiştim.

 

Erol Başkan, kendine güvenen cesur biriydi. “Cesur bir adam ayağa kalktığı zaman, diğerlerinin de omurgaları sertleşir. Çünkü cesaret bulaşıcıdır” diyen Bill Graham, sanki sözünü, onu tanıdıktan sonra söylemiş gibi geldi bana. Güven veren bir yanı vardı. “Sözünü kulaktan, gözünü budaktan esirgemeyen” tavrıyla sanki öğrenci yetiştirirdi. “Eğer Allah’tan korkuyorsan, insanlardan korkmana gerek yok” felsefesiydi onunki. Sözleri sertti ama yüreği gerçekten yumuşaktı. Tanımayanlar bilmez ve genellikle görünüşüne aldanırdı. Onu yakından tanımayanlar, onu çatışmacı kavga adamı sanırdı. Hâlbuki o kavga adamı değil, kavganın adamıydı. Genellikle söylenmeyi değil, söylemeyi seçerdi. Kırdığı insanlar olabilirdi ama kimse gönül koymazdı. Çünkü ortada genellikle samimiyetle yapılmış bir iş olurdu ve art niyet arayanlar zamanla hakkını teslim ederdi. İnandığı yolda, gece zifiri karanlıkta ürpermeden yürüyecek kadar cesur ve bir o kadar da kararlıydı. Çok fazla hesap yapmayan, hesap yapmayı genellikle karşısındakine bırakan cömertliğiydi onu farklı kılan.

Dinlerken kimsenin göremediğini gören bir zekânın ziyafetini sunardı. “Sendikacılığın Öğretmeni” ile ne yazık ki şube başkanı olarak çok fazla beraber çalışma fırsatı bulamadık. Genel Merkez kongresi gelip çattığında, Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, İstanbul’dan Erol Battal’ı merkezde değerlendirmek gerektiği fikrini paylaştı. Erol Bey’in de bulunduğu bir ortamdı. İstanbul 1 No’lu Şube’ye yakın bir yerdeydik. Vatan Caddesi üzerinde Aksaray Metro durağı hizasında, ismini hatırlamadığım bir cafeydi sanırım. Genel Başkan, İstanbul Şube başkanları olarak hepimizi çağırmıştı. Sırasıyla herkesin görüşünü sordu. Sıra bana gelmişti. “Bu teklifim hakkında ne düşünüyorsun” dedi. “Merkeze çok katkısının olacağını düşünüyorum. Sendikal aidiyeti de, birikimi de yüksek bir ağabeyimiz. Erol Başkan, gerçekten teşkilatımızın istifade edeceği biri. Endişem de yok değil. Sözünü düz söyleme ve esirgememe özelliği nedeniyle sorunlar yaşayabilir” dedim.

 

2. Olağan Genel Kurul yapılmıştı ve O artık Genel Teşkilatlanma Sekreteriydi. Yoğun bir çalışma temposunun içerisindeydi. Teşkilatımızın boy attığı bir dönemin çalışma temposunu onun yazılarından anlamak mümkündü. Yazıları adeta bir okul gibiydi. Haber Bülteni geldiğinde ilk onun yazısını okumak, şubedeki herkeste alışkanlık yapmıştı. Şubeler arası tatlı üye yarışından rakip sendikalara had bildiren cevaplara, teşkilat kültürünün gereklerinden ufuk çizen manifestolara kadar geniş bir yelpazesi vardı. O yazar, biz ise ziyafetinden nasiplenirdik. Çünkü kalemi, kelamı gibi zengindi.

 

Başkanlar Kurulu toplantıları onun ustaca sunumlarıyla başlardı. Az kravatlı, çok sivil tarzı, zengin kelime dağarcığı ile daha da sevimli hale gelirdi. Takdimde peşrev kısmını pek beceremezdi; ona işkence gibi geldiğini, ilk arada peş peşe yaktığı sigaradan anlardınız. Yüksek sesli, eleştiri içeren tartışmaya girecekseniz, hışmına uğramayı mutlaka baştan göze almanız gerekirdi. Ben hışmına uğramayı göze aldığım için hiç pişman olmadım. Çünkü öfkesi anlık, ağabeyliği sürekli biriydi O.

 

“Eğer herkes sağa dönerken, kişinin sola dönme cesareti varsa o kişi gerçekten özgürdür” diyen düşünürü doğrulardı. Akıntıya karşı kürek çekmeyi yeğler, uçurtmanın yükselmesinin rüzgâra karşı koymaktan geçtiği düşüncesini benimserdi. Herkesin hilafına hareketi bir anda

herkesi şaşırtır ve bazen anlaşılmaz bulunurdu. Hâlbuki onun en anlaşılmaz tarafı anlaşılabilir olmasıydı.

 

Yeni dönem sendikacılarımızın tamamı Eğitim-Bir-Sen hakkında derli toplu bilgiyi, onun Tahir İnce ile birlikte kaleme aldığı ‘tarihçe’ kitabından öğrendi. Sendikacılığın tarihçesini yazacak sayılı insanlarımızdan biri olması, yokluğunu daha çok hissettiren yanlarındandır. Birikimlerini aktaramadı. Sendika için üretim yapacağı en verimli çağında bu dünyadan müsaade istedi; Mehmet Akif İnan, İbrahim Keresteci, Ahmet Yıldız, Tahsin Suda ile birlikte olmayı seçti.

 

28 Eylül 2012’de aramızdan ayrılırken, kendisini seven dostlarını İstanbul’da toplamayı başarmıştı. Bütün dostlarının kendinden bir parça bırakarak döndüğü Büyükçekmece kabristanlığından bizlerle dualarımız vasıtasıyla konuşan sendikacılığın öğretmenine selam olsun.

 

Ali YALÇIN

Genel Başkan Yardımcısı

Yazarın Diğer Yazıları
#

Siyonizmin sponsorları da bedelini ödeyecek

#

Zorluklar dayanışmayla aşılır, sorunlar örgütlenerek çözülür

#

Örgütlü gücümüzle tarih yazıyor, yetkimizle kazanım üretiyoruz

#

Eğitim sisteminin ihtiyacı tamir mi, imar mı?

#

Salgın sürecinde bir fedakârlık örneği: Eğitim çalışanları

#

Hakkımızdan azına razı olmadık, olmayız

#

Pagan kültürden medet uman çağdaşlık

#

Kamu görevlisi devletin yükü değil, gücüdür

#

Yeni ufuklardan yeni umutlara

#

Paradigmalar sarmalında kadın ve emek

#

Denetim, kadavraya otopsi değil, hayata koruyucu hekimlik yapmaktır

#

Fedakârlıklarımızın ham maddesi ideallerimizdir

#

"Eğitim kovayı doldurmak değil, ateşi tutuşturmaktır"

#

Seçimimiz daha ideal bir eğitim düzeni içindir

#

Şiddet eğitimi tehdit ve tahdit ediyor

#

Yanlışı göstermek doğruyu görenlerin hakkıdır

#

Bir istiklal ve istikbal meselesi olarak öğretmenlik mesleği

#

Bugün için umut gelecek için müjdeyiz

#

Sıralama ve yerleştirme baskısı altındaki ortaöğretime yerleştirme serüvenimiz

#

Niceliğimizin büyüklüğünü niteliğimizin gücüyle besliyoruz

#

Yabancı dil öğretimi için önce öğretmen

#

Cefayla açılan yolu vefayla yürüyoruz

#

Özel öğretimin hâli ve sorunlarının halli

#

Tarihin öznesi olmak için paradigmayı değiştirmeliyiz

#

Millî Eğitim millî eğilime uymalıdır

#

Hikmet sırrına erebilen üstün zekâlı çocukları tanıma ve yetiştirme davamız

#

Büyük Türkiye hedefine inanmış 402 bin üyeyle yeni anayasa yolculuğu başlatıyoruz

#

Muhaciri olduğumuz dünyanın Ensarı olmak

#

"Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın..."

#

Öncü medeniyet davasında imam hatip okullarının önemi ve sorumluluğu

#

Hep birlikte hareketleneceğiz, bereketlenerek büyümeye devam edeceğiz

#

Şimdi, herkesin kazandığı toplu sözleşmeyi anlatma vakti

#

Kültür elçisi olarak misafir öğrenciler

#

'İnsanlığın son adası'nda mesuliyetimiz

#

Denetimin unvan, imkân ve yetki sorunu

#

Hayatı Hakk'a uydurmak için bismillah...

#

Hayatı Durdurmak Kimlerin İşine Yarar?

#

KYK Artık Sorunların Altını Değil Üstünü Çizmeli

#

Öğretmenler Neden 'Ek Dersi' Değil de 'Ek İşi' Tercih Ediyorlar?

#

Dünü Kuşanıp Yarını Kuşatacaklar Buluştu

#

Yüreği, Kavgası, Sevdası ve Kalemi Güzel Adam

#

Ya Cumhurbaşkanı Öğretmen Olsaydı!

#

'Akademik Zam' Yeni Hükümetin Önceliği Olmalıdır

#

Aynı Sorun Aynı Hata Aynı Tartışma

#

FATİH Projesi Mesleki Eğitimi Uçurabilir mi?

#

İmkânsız Diye Bir Şey Yoktur

#

İHH'ya Hasım Olanlar İsrail'e Hısım Olanlardır

#

Milli Eğitimin Çağı Dönüştürecek Projesi

#

YÖK, Teknik Öğretmenleri Duymalıdır

#

Şafak Pavey'in Merhameti Değil, Rosa Parks'ın Başarısı

#

Öğretmenler Zimmetle Karşı Karşıya!

#

Sayın Bakanım, Bürokratların Öğretmene Neden Zulmediyor?

#

MEB Hukuk Müşavirliği Başörtüye Serbestliği Hazmedemedi mi?

#

Onlar Çaresizliklerinden, Biz İse İnsanlığımızdan Utandık

#

Eğitim-İş’e Acil Şifalar Diliyorum

#

Kılık Kıyafet Özgürlüğü Eyleminde Dik Duranlar ve Dibe Vuranlar

#

MEB “Unutan iyileşir” Politikasını Bırakmalı

#

Milli Eğitim 100 Temel Eseri, Ertuğrul Günay İse Kendini Gözden Geçirsin

#

Sıddık Ertaş’ın Rosa Parks Duruşunu Kutluyorum

#

Devletin Sadık Kulları ‘Çiçek Olun’…

#

Statükonun Mankurtlaşmış Kibirli Bekçilerine

#

Vali Öğretmenleri Anladı Darısı Hükümete

#

Çığlıklar Feryada Dönüştü Çözüm: İl Emri

#

Eğitim-Bir-Sen Neleri Yapmadı?

#

‘Kamusal Alan’ Koca Bir Yalan!

#

Bakan Felaket Tellallarını Ters Köşeye Yatırdı

#

Bakan’ın İçi Burkulmuş, Biz ise Çileden Çıktık

#

Öğretmenler Bu Kez Himmet Değil Buğday İstiyor

#

Herkesi Eğitim Müfettişi Olmaya Davet Ediyorum

#

Bazı Eğitim Müfettişleri İstiklal Mahkemelerine Rahmet Okutuyor!

#

Özel Harekât Okullara Kaydırılsın (!)

#

Yalan Namertlerin Cesaretidir

#

Fişleyen Rektörü ve Dışlanan Doçenti Anlayabilmek…

#

Kurban Olarak Daha Kaç Okul Müdürü Lazım?

#

Şeflere “Ötanazi” Uygulanıyor

#

BT Öğretmenlerinin Sorunları Çözülebilir mi?

#

Sözleşmeli Yolluğunda Yanlışlar Zinciri!

MEMUR-SEN
KONFEDERASYONU
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ
SENDİKASI
Zübeyde Hanım Mahallesi Sebze Bahçeleri Caddesi No:86
Altındağ - Ankara / TÜRKİYE
Tel : 0.312 231 23 06 Faks : 0.312 230 65 28
ebs@ebs.org.tr
Copyright © Eğitim Bir Sen